-
1 подставить
Турецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > подставить
-
2 подложить
altına koymak, altına yerleştirmekТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > подложить
-
3 подставлять
несов.; сов. - подста́вить1) (подо что-л.) altına koymak / yerleştirmek2) ( придвигать) çekmekк на́шему сто́лику подста́вили еще оди́н — masamıza bir masa daha eklediler
официа́нт подста́вил ей стул — garson oturacağı sandalyeyi altına sürdü
3) vermek; uzatmakподставля́ть кому-л. плечо́ — birine omuz vermek
подставля́ть щёку — yanağını uzatmak
4) ( лишать всякой защиты) açık / savunmasız bırakmak5) ( заменять чем-либо) yerine koymak••подста́вить но́жку кому-л. — birine çelme takmak; перен. birinin ayağının altına karpuz kabuğu koymak
-
4 подкладывать
несов.; сов. - подложи́ть2) разг. (astar) geçirmekподкла́дывать шёлк под пальто́ — paltoya ipek astar geçirmek
3) daha koymakподложи́ть не́сколько поле́ньев — birkaç odun daha koymak
4) (gizlice) koymak, bırakmakв зда́ние была́ подло́жена бо́мба — binaya bomba konmuştu / yerleştirilmişti
-
5 ставить
несов.; сов. - поста́вить1) dikmek; oturtmak; koymakста́вить столб — bir direk dikmek
ста́вить свечу́ / све́чку — тж. перен. bir mum dikmek
ста́вить ва́зу на стол — vazoyu masaya oturtmak
ста́вить кни́ги на по́лку — kitapları rafa sıralamak
2) koymakста́вить кого-л. к станку́ — tezgah başına koymak
ста́вить часовы́х — nöbetçi dikmek / koymak
ста́вить кого-л. на коле́ни — тж. перен. birine diz çöktürmek
их поста́вили в ряд — onlar sıraya dizdiler
3) разг. koymak, getirmekкого́ поста́вим на э́ту рабо́ту? — bu işe kimi koyalım?
его́ поста́вили дире́ктором — onu müdür koydular
поста́вить кого-л. во главе́ организа́ции — örgütün başına geçirmek
поста́вить кого-л. у вла́сти — iktidara / işbaşına getirmek / geçirmek
он поста́влен на ва́жный пост — önemli bir mevkiye getirildi
4) koymak; bırakmakста́вить ве́щи на ме́сто — eşyaları yerli yerine koymak
ста́вить что-л. на о́го́нь — ateşe koymak / sürmek / vurmak
ста́вить маши́ну перед до́мом — arabayı evin önünde bırakmak
поста́вить ча́йник? — çaydanlığı oturtayım mı?
5) kurmak, tesis etmek; dikmek; yerleştirmekим поста́влен па́мятник — onların adına bir anıt dikilmişti
ста́вить высоково́льтную ли́нию — bir yüksek gerilim hattı kurmak
ме́жду дома́ми поста́вили забо́р — evlerin arasına tahta duvar çekildi
6) koymak; vurmak; çekmekста́вить компре́сс — kompres koymak
ста́вить ба́нки — şişe / vantuz çekmek
ста́вить запла́ты — yama vurmak
ста́вить клеймо́ — damga vurmak
ста́вить подкла́дку на что-л. — bir şeye astar geçirmek, bir şeyi astarlamak
7) koymakста́вить зна́ки препина́ния — noktalama işaretlerini koymak, noktalamak
поста́вь свою́ по́дпись и да́ту — imzanı ve tarihi koy
каку́ю отме́тку тебе́ поста́вили? — sana ne not verdiler?
8) ( делать ставку) ortaya koymak / sürmek; (üzerine) oynamak тж. перен.ста́вить не на ту ло́шадь — перен. yanlış ata oynamak
ста́влю де́сять про́тив одного́, что... — bire karşı on ortaya koyarım ki...
ста́вить предложе́ние на голосова́ние — öneriyi oya koymak
э́то ста́вит нас перед сло́жной пробле́мой — bu, bizi karmaşık bir sorunla karşı karşıya getiriyor
вопро́с до́лжен быть поста́влен ина́че — sorun başka bir biçimde ortaya konulmalıdır
поста́вить себе́ цель... —...mayı amaç edinmek
ста́вить усло́вие — bir koşul / şart koşmak / koymak
жизнь ста́вит но́вые пробле́мы — hayat yeni sorunlar getiriyor
план ста́вит перед на́ми сле́дующие зада́чи — plan bize şu görevleri yükler
вопро́с, поста́вленный на обсужде́ние — tartışmaya sunulan sorun
10) sahnelemek, sahneye koymak; yapmak; örgütlemekста́вить "Га́млета" — "Hamlet"i sahnelemek
фильм поста́влен по рома́ну Го́рького — filim Gorki'nin bir romanından uyarlandı
кто поста́вил э́тот та́нец? — bu dansı kim sahneye koydu?
ста́вить о́пыты — deneyler yapmak
11) sokmak, düşürmekста́вить кого-л. в тру́дное положе́ние — zor duruma sokmak / düşürmek
ста́вить что-л. вне зако́на — yasa dışı etmek
ста́вить что-л. под контро́ль — denetim altına sokmak / almak
э́то ста́вило эконо́мику страны́ в зави́симое положе́ние — bu, ülkenin ekonomisini bağımlı bir hale getiriyordu
12) в соч.что ему́ ста́вят в вину́? — onu neyle / ne yapmakla suçluyorlar?
••ста́вить часы́ — saati ayar etmek
ста́вить реко́рд — rekor kurmak
ста́вить что-л. вы́ше всего́ — herşeyin üstünde tutmak
поста́вить что-л. на про́чную осно́ву — sağlam bir temele oturtmak
поста́вить что-л. под уда́р — tehlikeye düşürmek
он тебя́ ни во что́ не ста́вит — seni hiçe sayar
ста́вить что-л. в пове́стку дня — gündeme getirmek
поста́вь себя́ на на́ше ме́сто — kendini bizim yerimize koy
поста́вь (каку́ю-нибудь) другу́ю пласти́нку — başka bir plak çal / koy
-
6 устанавливать
tespit etmek,saptamak* * *несов.; сов. - установи́ть1) saptamak, tesbit etmek; tesis etmekустана́вливать дви́гатель — motoru saptamak
устана́вливать прице́л — nişangâhı tanzim etmek
он установи́л решётки на о́кнах свое́й кварти́ры — dairesinin pencerelerine parmaklıklar yaptırdı
в зали́ве устано́влены ми́ны — körfezde mayın döşendi
2) врз saptamak; koymak; kurmakустанови́ть це́ны на... —... fiyatlarını saptamak
установи́ть контро́ль над чем-л. — bir şeyi denetim altına almak
установи́ть равнове́сие — denge kurmak
установи́ть де́нежную пре́мию — parasal ödül koymak
установи́ть определённые но́рмы — belirli normlar koymak
нау́чно устано́вленная и́стина — ilmen saptanmış bir gerçek
установи́ть те́сные свя́зи с... —... ile sıkı bağlar kurmak
3) saptamak, tesbit etmekустанови́ть ли́чность кого-л. — birinin kimliğini saptamak
вино́вность его́ устано́влена — suçu sabit oldu
устана́вливать реко́рды — rekorlar kurmak
-
7 подсовывать
несов.; сов. - подсу́нуть1) (подо что-л.) altına sokmak / sürmek2) разг. ( незаметно подкладывать) belli etmeden / sezdirmeden koymak / sürmek3) разг. ( негодное) çakmak, sokmak, yamamak -
8 свинья
ж1) domuzсвинья́ и та есть не ста́нет — ite atsan yemez
2) разг. ( о подлом человеке) domuz, alçak••
См. также в других словарях:
mikroskop altına koymak (veya almak) — en ince noktasına kadar araştırmak, didik didik edip incelemek Başkalarını nasıl mikroskop altına koydunsa kendini de öylece koy! H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
elini taşın altına koymak (veya sokmak) — bir konuda sorumluluk üstlenmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
altına imza koymak — konuyu veya anlaşmayı kabul ettiğini belirtmek İlgili sözleşmelerin altına imzamızı koyarken bu imzaya sadık kalma konusunda ne ölçüde niyetliydik? A. Cemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
taşın altına elini koymak — elini taşın altına koymak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayağının altına karpuz kabuğu koymak — bir yolunu bulup bir kimseyi düzenle işinden uzaklaştırmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yastık — is., ğı 1) Başın altına koymak veya sırtı dayamak için kullanılan, içi yün, pamuk, kuş tüyü, ot vb.yle doldurulmuş küçük minder Pencerenin önünde uzun yüksekçe bir sedirle ot yastıkları var. M. Ş. Esendal 2) Bu biçimde yapılmış ve türlü işlerde… … Çağatay Osmanlı Sözlük
elini arı kovanına sokmak — elini taşın altına koymak … Çağatay Osmanlı Sözlük
alt — is. 1) Bir şeyin yere bakan yanı, zir, üst karşıtı Pantolonlarımızı şiltelerimizin altına seriyoruz, onlar bütün hafta orada ütüleniyor. Z. O. Saba 2) Bir nesnenin tabanı Ayağındaki altları nalçalı koca bahçıvan kunduraları ile ona yetişmesi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayak — is., ğı, anat. 1) Bacakların bilekten aşağıda bulunan ve yere basan bölümü 2) Bacak 3) Birtakım şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak, destek veya bunlardan her biri İskemlenin bir ayağı kırık. Bu köprünün dört ayağı var. 4) Vücudun… … Çağatay Osmanlı Sözlük
taş — is. 1) Kimyasal veya fiziksel durumu değişiklikler gösteren, rengini içindeki maden, tuz ve oksitlerden alan sert ve katı madde Kireç taşı. Oltu taşı. 2) sf. Bu maddeden yapılmış, bu maddeden oluşmuş 3) Bazı yerlerde ve işlerde kullanılmak için… … Çağatay Osmanlı Sözlük
takoz — is., Rum. 1) Bir eşyanın altına kıpırdamadan dik durması için yerleştirilen ağaç kama, kıskı 2) Bir taşıtın kaymaması, kımıldamaması için tekerlekleri altına yerleştirilen tahta, plastik vb. engel 3) Çivi çakmak için duvarın içine yerleştirilen… … Çağatay Osmanlı Sözlük